Son dönemlerde özellikle sosyal medyanın etkisiyle, birçok sanatçı ve zanaatkar, el emeği göz nuru eserlerini sergileyerek büyük beğeni toplamakta. Ancak öyle biri var ki, yaptığı eserler görenleri tarihe götürüyor. Üç günde tamamladığı özgün çalışmalarıyla dikkat çeken sanatçı, üretim sürecinin hızlılığı ve kalitesiyle adından sıkça söz ettiriyor. "Hiçbirini satmayı düşünmüyorum" diyen bu zanaatkar, eserlerine olan tutkusunu ve bağlılığını da iyi bir şekilde vurguluyor.
Bu sanatçının çalışmaları, izleyicilerin aklında bir soru işareti bırakıyor: “Bu eserler gerçek mi, yoksa birer replikaya mı?” Doğal malzemeler kullanarak hazırladığı eserler, geleneksel tekniklerle birleştirildiğinde ortaya çıkan sonuçlar son derece etkileyici. Her biri farklı bir hikaye anlatan eserler, sadece iç mekanlarla sınırlı kalmayıp, bahçe ve dış mekan dekorasyonlarına da uyum sağlıyor. Doğada bulduğu unsurları sanata dönüştüren zanaatkar, bu yönüyle de oldukça ilgi çekiyor.
Eserleri hazırlarken geçirdiği süreçte uyguladığı metotlar, birçok sanatçıya ilham verecek nitelikte. Her biri titizlikle hazırlanan bu eserler, özellikle tarihi yapıları hatırlatan detayları ile göz dolduruyor. Çeşitli dönemlerin mimari özelliklerini yansıtan objeler, izleyicilerinde derin bir nostalji hissi uyandırıyor. Bu nedenle, birçok kişi bu eserleri, gerçek tarihi objeler zannederek ilk bakışta hayranlık içerisinde kalıyor.
Sanatçı, “Benim için önemli olan eserlerimin değer kazanması değil, benim onları sevgiyle yapmam” diyerek asıl motivasyonunun para kazanmaktan ziyade, sanata duyduğu aşk olduğunu belirtiyor. Bu yüzden eserlerini satmayı düşünmediğini vurguluyor. İzleyicilere sunmak, onları etkilemek ve topluma bir şeyler katmak istediğini ifade eden sanatçı, üretim sürecinin sadece maddi kazanç değil, aynı zamanda duygusal bir tatmin sağladığını da dile getiriyor.
Eserlerinin melankolik bir duygu taşıdığını düşünen sanatçı, izleyicilerinin de eserlerin arkasındaki hikayeleri anlamasını arzuluyor. Kendi köklerine ve geleneklerine bağlı kalarak ürettiği eserlerin geçici bir dönem için tasarlanmadığını, kalıcı ve anlamlı bir değer taşıdığını düşünüyor. Gerçek anlamda el emeği göz nuru olan bu eserler, aynı zamanda toplumsal değerleri de barındırıyor ve her kesimden insanla buluşarak farklı duygular yaşatmayı hedefliyor.
Özellikle gençlerin el işçiliğine olan ilgisini artırmak ve bu gibi eserleri tanıtmak için çeşitli atölyeler düzenleyen sanatçı, ilham kaynağı olmak adına çaba gösteriyor. Böylece hem kendi sanatını tanıtıyor hem de başkalarına yol gösteriyor. Gördüğü ilgi ile birlikte yaptığı eserlerin sayısını arttırmayı planlayan sanatçı, daha fazla insanla buluşmanın ve eserlerini paylaşmanın mutluluğunu yaşıyor.
Sonuç olarak, bu sanatçının özgün eserleri hem estetik hem de tarihsel bir derinlik taşıyor. Yalnızca birer nesne değil, aynı zamanda izleyicilere geçmişe dair anılarını hatırlatan, duyguları harekete geçiren parçalara dönüşüyorlar. Bu eşsiz eserler, sadece gözleri değil gönülleri de okşuyor.